2 şehidin ortasında yaralı olarak bir gece boyu kaldım

Gazi Yusuf Sertkaya, bugün 52 yaşında. 30 yıl önce Uzman Çavuş olarak göreve başladı, sadece 4 gün üniformasını taşıyabildi. Hakkari’de operasyonda yaralandı, 2 bacağı ile birlikte vücuduna aldığı yarayla bir gece beklemek zorunda kaldı. Beklediği yer şehit 2 silah arkadaşının ortasıydı. Şehidin o konusunu hala içinde yaşayan Yusuf Sertkaya, bu olayı yıllarca çocuklarına bile anlatamadan içinde yaşadı.

1992 Ağustos ayı. Yaz sıcaklarının kendini iyice hissettirdiği 23 Ağustos’ta sarp arazide yaşanan silahlı çatışma, üniformasını henüz 4 gündür giyen 22 yaşındaki Yusuf Sertkaya’nın hayatının değiştiği gün oldu. Gazi Yusuf Sertkaya, o günleri anlatırken hala sesi ve yüreği titriyor:

Yalvaç, Aşağı Kaşıkara doğumluyum, 7 çocuklu bir ailenin en küçüğüyüm. Orta, liseyi Isparta’da okudum. Burada Orma’da çalıştım, askerlik için başvurduğumda Isparta Acemi Birliği çıktı, oradan Hakkari’ye gittim.  15 ayı tamamladım, sonra Isparta’ya döndüm, sivilde bir işim olmadığı için tekrar Uzman Çavuş oldum. O zaman Tuzla’da sınava girdim. Askerliğimi yaptığım Hakkari’yi istedim, bölgeyi bildiğim için. Uzman Çavuşluğumun ilk operasyonunda 4.günde yaralandım.

Araziye operasyona çıkmıştık. Terörist grup tespit edilmişti. O günleri anlatırken hala o anları yaşıyorum. 23 Ağustos 1992’de yaralandım. Tedavi sürecim, ilk Hakkari’de yapıldı, oradan Ankara Gülhane’ye getirildim. Yaklaşık 1 yıl tedavim sürdü. 2 ayağımdan ve belimden 4 mermi yedim. Daha sonra emekliye sevk edildik. Çatışmamız şöyle oldu: Bölük komutanımız ve tugay komutanımız büyük bir terörist grubunun görüldüğünü, o bölgeye intikal etmemiz gerektiğini söyledi. Helikopter ile o bölgeye yakın bir yere attılar. Daha sonra yürüdük, gece vakti oldu. Belli bir saatten sonra bölük olarak dinlendik. Arazi sertti. Yürüyemediğimiz yerler oldu. Sabah saatleri gibi operasyon devam etti. Üzerimizde o kadar yük var ki bir sırt çantası 30-35 kg. silahla bu yükle saatlerce yürüdük. Ateş sesi duyduk, yürümeye devam ettik, dik zirvede tekrar ateş sesi geldi, böyle olunca bizi yönlendirdi komutanlarımız. Ben timimle beraber giderken en önde ben varım zirveye çıkarken 7 metreden kurşun yedim. İlk ateşte silaha davranıncaya kadar beni taradılar. Ama ben vurulduğumu hissetmedim, yere yığıldım, kendimi sürüdüm. Kayanın arasına sığındım. Halbuki 2 ayağımdan yaralanmışım. Sonra komutana yaralandığımı söyledim. 150 kişilik bölüğün karşısında bir bu kadar terörist vardı. Boynumdaki fuları çıkardım, bacağımı boğdum, kan kaybı azalsın diye. Bu arada kimsenin kimseye yardım edecek durumu yoktu, çünkü herkesin karşısında bir hedef vardı. Kafamızı kaldıramadık. Yönümü tekrar değiştirdim, çünkü benim olduğum yere el bombası atmaya başladılar. Aşağıdan bir astsubay geldi bana yardımcı olmaya çalıştı ama ayağa kalkamadı, o da bıraktı. Yanımda 2 şehit arkadaş vardı. Çatışma sonrası 2 şehidimiz vardı, bölük komutanımızla birlikte 11 yaralımız vardı. Akşam, battaniyeyle beni yerde sürüyerek belli bir bölgeye götürdüler. Çok da müdahale edemediler. O gece sabaha kadar 2 şehitle beraber kaldım. Yan yana, ben ortalarındaydım, oradan Hakkari’ye götürdüler. Daha sonra Ankara’ya Gülhane’ye götürdüler, tedavim bir yıl sürdü. Hala sol ayakta sinirlerde sıkıntım devam ediyor. Tabi ağustosun sıcağında ayağıma kurtlar düşmüş, belli bir zaman onu temizlemek için uğraştılar. O şehidin kokusu o kadar güzeldi ki, ben o kokuyu iliklerime kadar hissettim. Ama aynı zamanda terörist kokusunu da gördüm, hayvan leşinden berbat kokuyor. Şu anda esnaf olarak yaşantıma devam ediyorum.

3 oğlum var. Eşim bana hep destek oldu. Oğlumun biri yanımda esnaflık yapıyor, diğer oğlum avukat İstanbul’da çalışıyor, diğeri de hala öğrenci. Biz bugünlere geldik ama hala o günleri yaşıyorum. Biz bu vatan için çarpıştık, bu vatan için de çalışmaya devam edeceğim.