PKK’nın Bingöl Katliamından Kurtulan Ispartalı Asker O Gün Yaşananları Anlattı

23.04.1970 yılında Eğirdir Kara Hisar’da dünyaya gelen Erdem Doğan İlkokulu köyde, Ortaokulu Gülkent’te, Liseyi de Gazi Lisesi’nde tamamladı. Üniversiteyi açık öğretimden bitiren Doğan, şu anda da Ahi Evran Üniversitesinde öğrenci olarak hayatını devam ettiriyor. Askerliğinde jandarma olarak görev alan Doğan, tarihler 23.05.1993’ü gösterdiğinde teröristler tarafından rehin alındığı esnada sol ayağına sıkılan kurşunla birlikte Kahramanlar listesine adını yazdırdı. 

BATI’DA GÖREV YAPMAK İSTEYEN TEK BİR KİŞİ DAHİ OLMAMIŞTI

Ben askerliğe 1970 doğumlularla gitmem gerekirken 1973 doğumlularla gittim. 26.02.1993 tarihinde Bilecik İl Jandarma Alay Komutanlığı’na teslim oldum. Acemi birliğimi aşağı yukarı 75-80 gün gibi sürede Bilecik’te tamamladım. 10 günlük acemi birliği iznimizden sonra dağıtım yeri olan Bingöl İl Jandarma Alay Komutanlığı’na doğru yola çıktık.  Acemi Birliği’nin bitişinde herkese nerede görev yapmak istiyorsun diye soruyorlardı ve herkes doğuyu istiyordu. Batı’da görev yapmak isteyen tek bir kişi dahi olmamıştı. Çavuş ve Onbaşı adayları Batı’da kalacağı için, çavuş ve onbaşı olmak isteyen de yoktu.    

İLERİDE YOLUN KESİLDİĞİNİ GÖRDÜK

23.05.1993 tarihinde Malatya İl Jandarma Alay Komutanlığı’na teslim oldum. Bizim toplanma bölgemiz Malatya’ydı ve oradan dağıtıma gidecektik.  Yine 23 Mayıs tarihi öğle vakitlerine doğru iki 50NC tipli minibüsle yola çıktık. Akşamüzeri saat 17.00-18.00 gibi Bingöl İl Jandarma Alay Komutanlığı’na varacaktık. Bingöl’den daha ileriye gidecek olan arkadaşlar orada konaklayacaktı ve ben de orada kalacaktım. Çıktığımız yolda çeşitli yerlerde molalar verdik. Hiçbirimizin aklından böyle bir olay yaşayacağımız geçmezdi. Herkes gülüyor, eğleniyordu. Hatta ben kendimce o zamana kadar hiçbir terör olayıyla karşılaşmadık diye şaşırıyordum. Karşına birisi çıkacak ve sen ona, o da sana kurşun sıkacak, nasıl olacak bu gibisinden düşünüyordum. Yolda giderken bir asker binmişti otobüse ve bize teröristlerin barındığı dağları eliyle göstermişti.  Orada yollar o zamanlar yılan eğrisi gibi çizgili bir şekilde gidiyordu. Otobüste giderken yollar sıkıntılı olduğu için virajın arkası gözükmüyordu. Bingöl’e 15 km mesafede olan Bilaloğlu mevkiindeyken virajı döndük ve ileride yolun kesildiğini gördük. Hepimiz bir an teröristler yolumuzu kesti diye panik yaparken, şoförler de terörist değil askerdir onlar dedi. Biraz daha yaklaştık ki teröristler yolun kenarlarına pusu atıp, yolu kesmişler.

BENİM GÖRDÜĞÜM TOPLAM TERÖRİST SAYISI 250-300 CİVARINDAYDI

Araçlarla ileri ya da geriye gidebilme imkânımız yoktu. Büyük ihtimalle teröristlerin bizden haberi vardı. Çünkü minibüse doğru geldiklerinde bize silah bile doğrultmadılar. Silahları omuzunda asılı vaziyette duruyorken, birkaç tanesi gelip bizi aşağıya indirdi. Bizden önce otobüsten indirdikleri sivil halkları ayrı bir yere toplamışlar, iki minibüsle bizi de ayrı bir yere topladılar. Korku hepimizde o an başlamıştı. Benim kendi korku sürem bir yarım saat kadar sürmüştü. Bizi arka tarafta akarsuyun çevresinde ada gibi bulunan yerde beklettiler. Herhalde havadan helikopter ya da uçak vs. bizi görmesin diye akşama kadar orada beklettiler diye düşünmüştük.  Akşam saatlerinde tekrardan harekete geçtiler ve yanımızda 50-60 civarında terörist grubu vardı. Sağımızda ve solumuzda bekleyip, bizi tek sıra halinde yürüttüler. Biz karanlıkta nereye gittiğimizi bilmiyorduk.  Bizi götürdükleri yerde üzerimizde bulunan değerli bütün eşyalarımızı almışlardı. Özel eşyaları aldıktan sonra aşağı yukarı gece saat 12.00 gibi bizi bir vadiye getirdiler.  Orada benim gördüğüm toplam terörist sayısı 250-300 civarındaydı. Orada tank kurmuşlar ve yemek yiyorlardı. Orada Şemdin Sakık vardı. Şemdin Sakık’ı nereden tanıyorsun derseniz, ben o zamana kadar kim olduğunu bilmiyordum, sadece adını duyuyordum.  Orada bizi birisinin karşısına götürüp, dört beş tane soru sordular. Adımız, soyadımız, kaç yaşındasınız ve buraya neden geldiniz gibi sorular sormuşlardı.  Biz cevapları verdikten sonra bizi sen sağa, sen sola geç diye ayırdılar.  Neye göre ayırdıklarını bilmiyordum ama iki gruba bölünmüştük.

HEPİMİZİ KURŞUNA DİZECEKLER DİYE DÜŞÜNDÜK

Beni bir grubun içerisine ayırmasının ardından, bizden ayrılan diğer grupla birlikte iki kişi öncülüğünde bizi tekrar yürütmeye başladılar. Ne kadar yürüdüğümüzü bilmiyorum ama yine 23 Mayıs’ı, 24 Mayıs’a bağlayan gece saat 03.00 sularında orman yolu açılmış bir yere geldik. Oraya geldikten sonra yolun alt kısmında tek sıra halinde bizi dizdiler. Burada içtima alacağız dediler. Büyük ihtimal orada hepimizi kurşuna dizecekler diye düşündük. Sağ baştan, sol baştan derken iki defa sayım yaptırdılar. O saydırma esnasında tam karşımıza tek sıra halinde onlar da dizildi. O esnada bizi kesin öldürecekler diye düşünmüştüm. Benim görüşüme göre sayım esnasında sağ tarafta bir karışıklık olmuş ve durun kaçmayın gibisinden bir bağırış çağırış oldu. Bizi öğrendik ki 39 kişilik bir gruba ayırmışlar, çünkü şehit olanların sayısı 33 ve yaralı kurtulanların sayısı 6’ydı. Otobüste yolunu kestikleri kişilere tarama vs. yapmamışlar. Onları dağlarda yürütmüşler ve rehin tutuyorlardı sanırım.

BİZİ O KARIŞIKLIK ESNASINDA TARAMAYA BAŞLADILAR

24 Mayıs’tan 25 Mayıs’a geçilen tarihte askerlerimiz bir operasyon düzenliyor ve o operasyonda teröristlerin mühimmatları bitiyor ve onları serbest bırakıp, kaçıp gidiyorlar. Bizi 24 Mayıs gecesi o karışıklık esnasında taramaya başladılar ve o tarama esnasında ilk 3 saniye öncesinde de ben nasılsa burada öldürecekler bizi dedim. Benim son gördüğüm kişilerin yüzleri bunlar olmasın diye ben sırtımı döndüm ve yönüm aşağıya doğruydu. Şehit olan ve yaralanan arkadaşlarımın kurşun girişleri genelde öndedir, benim kurşun girişlerim arka ayağımdandır. İlk tarama anında ayağımdan kurşunun girip çıktığını hissettim ama herhangi bir acı duygusu hissetmedim. Kendimi o meyilli arazide yere attım ve arazi makilik olduğu için ağaçların yaprakları gövdeyi kapılıyordu.  O makilik araziye girince de kimse kimseyi göremez sadece nefesini ya da sesini duyarsın. Ben de o makilik arazinin içerisinden sürünerek kaçtım.

UZAKTAN TERÖRİST GRUPLARININ SESLERİ GELİYORDU

Taramalar ortalama 5-6 dakika civarında sürmüştü. O seri tarama sürdüğü müddetçe ben yerimden kalkmadan, sürünerek ilerlemeye devam ettim. Ne kadar kaçtığımı bilmiyordum ama biraz da olsa ilerlemiştim. Silah seslerinin kesilmesinin ardından ben de durdum. Bizim buralarda teşbih ağacı dediğimiz bir ağaç var, yerden itibaren yaprakları başlar ve gövdesi yapraklıdır. O teşbih ağacı ile meşelik ağacın arasına girdim ve kendimi korumaya aldım. Ben orada kendimi korumaya çalışırken tek tek silah sesleri gelmeye başladı. Sesleri duyar duymaz ayağa kalkmadan sürünerek biraz daha uzaklaştım. Seslerin kesilmesinin ardından yine bir ağacın arasına sakladım. Uzaktan terörist gruplarının sesleri geliyordu ve onlar uzaklaşıyordu. Ertesi gün hastane kaldırıldığımda bir arkadaştan öğrendim ve yaralı, kaçıp giden birisi var mı diye elli, yüz metre kadar taradıkları çevreyi aramışlar. Tahminimce ben biraz daha uzaklaşmıştım ki beni bulamadılar.

HAYATIMIN EN UZUN GEÇEN SEKİZ SAATİYDİ

Onların ellerinden kurtulmanın ardından gece yarısı ayağımı uzattım. O zamana kadar ayağımda herhangi bir acı hissetmiyordum ama ayağımı uzattıktan sonra acı hissetmeye başladım. Yürümeye kalksam sol ayağım yokmuş, boşa basıyormuşum gibi yürüyordum. Kurşunun çıkışı ayağımın ön kısmında olduğu için üzerimde bulunan çamaşırlarımı elimle yaranın içerisine soktum.  İp mahiyetinde bağlayıp ayağımdaki kanamayı durdurdum. Orada ayağımdaki kanamayı durduramasaydım büyük ihtimalle kan kaybından ölürdüm.  8 saatlik bir süreydi ama hayatımın en uzun 8 saatiydi.

O HALİMLE BANA TERÖRİST DİYEBİLİRLERDİ

Olayların ardından ertesi sabah gün aydığı sıra helikopterlerin sesini duydum. Alçak uçuş yapıyorlardı ve ben saklandığım yerden çıkıp helikopterlere el sallamaya, yerimi belli etmeye çalışıyordum. Ama tabii ki görmemişlerdi ve biraz yukarı tarafa iniş yaptıklarını gördüm. Taşlardan destek alarak yavaş yavaş açık alana doğru çıktım. Bir kilometreye yakın yerde askerlerin olduğunu görüp, bağırmaya başladım. Yaralıyım, yardım edin diye bağırıyordum.  Acemi birliğinde sakalımı kesmemiştim ve gece süründüğüm esnada kıyafetlerim falan hep parçalanmış.  Yüzüm de sürünmenin etkisiyle yara almış ve hem ayağım, hem de yüzüm kan içerisindeydi. Uzaktan bakan o halimle teröristte diyebilirdi. O esnada askerin biri gördü beni uzaktan ve dur kıpırdama dedi. Silahını bana doğrulttu ve durdurdu beni, ben de askerim dedim. Astsubay konuşmamdan dolayı asker olduğumu anlayıp bulunduğumuz yere helikopter istedi. Bulunduğumuz yere helikopter geldi ve beni Bingöl Devlet Hastanesi’ne kaldırdılar.

ŞEHİT VE YARALILARIN İSMİ AÇIKLANDIĞINDA BENİM İSMİM HİÇBİR YERDE GEÇMEMİŞ

24 Mayıs’ta kaldırıldığım hastanede 15 gün civarında yatışım oldu. Yarayı ameliyat ettiler ve ben Isparta’ya geldim. Tabi o dönem bizim olayımız olduğunda ilk 3 gün Bingöl’e giriş çıkışlar yasaklanmıştı. 1993 yılında bir şehirden, başka bir şehre gidebilmek bile çok zordu. Ailemle telefonda görüşmüştük ama yanıma gelememişlerdi. Şehit ve yaralıların ismi açıklandığında benim ismim hiçbir yerde geçmemiş. Bir gün boyunca ailem de muammada kalmışlar ve telefonla görüşmemizin ardından durumumu öğrendiler. Diğer şehitlerin cenazelerini de Bingöl ve Elazığ’a götürmüşler, aileleri orada teslim almış.  Ben yaralarımın iyileşmesinin ardından tekrar Bingöl’e askere geri döndüm. Tek ameliyat geçirmiştim, yara dikiş tutmadı ve içten kendi kendine iyileşti.  Askerliğe elverişli raporumu vermelerinin ardından tekrar görevime başladım.

GECELERİ RÜYALARIMA GİRİYORLARDI

Gazilik hakkını alışım 2012 yılında gerçekleşti. Yaklaşık 24-25 yıldır da sinirsel ilaçlar kullanıyorum. Psikolojik tedavi gördüm ve bir süre sonra toparlanmıştım. Gece rüyalarıma girmeye devam ediyorlardı. Isparta’dayken bizim köye terörist gelmiş oluyor ve ben köyde teröristle çatışma haline giriyordum. Gazi arkadaşlarımda da buna benzer hikâyeler duymuştum. Hepimizin rüyalarında bu tarz durumlar yaşanıyordu. Rüyalarımda he teröristlerle çatışıyordum, önümden geçiyor oluyorlardı ve tüfeğim tutukluluk yapıyordu. Onlar üzerime geliyordu, ben onların üzerine gidiyordum. 7-8 yıldır tansiyon, 3-4 yıldır da şeker ilacı kullanıyorum. Biz askerliğe 15 ay olarak gitmiştik ama Çiller’in döneminde askerliğin uzatıldığı sürece denk geldik ve 15 yerine 19 ay askerlik yaptık. İyileşip geri dönmemin ardından da yaklaşık bir yıl askerlik yaptım.

KELİME-İ ŞEHADET GETİRDİKLERİ ANI UNUTAMIYORUM

Benim unutamadığım anımda da bizi tek sıraya dizdikleri an, yanımdaki arkadaşlarımın kelime-i şehadet getirdikleri an olmuştu.  Ben de getirmiştim, ben de öleceğim diye düşünüyordum. Bir diğerinde de ise ben yaralandığımda kaçmaya çalışırken, geride kalan yaralı ve kaçamayan arkadaşlarımın inleyişlerini duyuyordum. Üzerinden 31 yıl geçti ama hem şehitlerimizin, hem yaralı arkadaşlarımın o sesleri hep kulağımda hep aklımdalar.  

DEMOKRAT GAZETESİ