ŞEHİDİMİZİN EŞİ KONUŞTU: ACIMIZ HİÇ DİNMEYECEK AMA VATANSIZ OLMAZ

Jandarma Özel Hareket Uzman Çavuş Engin Şahin, 9 Mayıs 2016 tarihinde Atmaca7 operasyonunda görevliyken Mardin’in Nusaybin ilçesinde bölücü terör örgütleri ile çıkan çatışma sonucunda şehadet şerbetini içti.  

8 sene önce şehit olan eşinin ardından üç evladıyla birlikte hayatını devam ettirmeye çalışan, her geçen gün yaşadığı acıyı en derinlerinde hisseden Kıymet Şahin, tarifi olmayan duyguları okuyucularımızla paylaştı.

Yaşadıkları acının hiçbir zaman dinmeyeceğini söyleyen Kıymet Şahin, “Babasını o bayrak içerisinde gören oğlum gidip başka bir bayrağı çekiştirdi, acıyla ve ağlayarak ben babamı çok özlemiştim beni de bu bayrağa sarıp babamın yanına yatırın demişti. İlk defa onları susturamamış acılarını dindirememiş ve sadece sarılmaktan başka cevap bulamamıştım. O günden sonra anladım ki ben hiçbir zaman o acıyı dindiremeyecektim.” diyerek duygularını ifade etti.

Zaman, acıyı azaltıp bitirmez sadece acı ile birlikte yaşamayı öğretir diyerek duygularını ifade eden Şahin, eşinin şehadet şerbeti içmesinin ardından küçük kıyametini yaşadığını dile getirdi. 

“Eşim Engin vatan ve bayrak aşkıyla yaşayan, evlatsız yarsız olur ama vatansız ve bayraksız olmaz diyen kahraman bir askerdi. Hilal yere düşmesin diye vücuduna kurşunla hilal çizilmiş ve şehadet şerbetini içti. Diyarbakır Jandarma Komando Özel Harekât Tabur Komutanlığında görevliyken devam eden Atmaca - 7 operasyonu kapsamında, 9 Mayıs 2016 günü saat 12.25 sıralarında Mardin Nusaybin ilçesinde Yenişehir Mahallesi Paşa sokakta bölücü terör örgütü ile çıkan çatışma sonucunda keskin nişancı tarafından şehit düşürüldü.”

Haberi aldığı günü anlatırken bile gözlerindeki yaşlara hâkim olamayan ve oğlunun sözlerinden sonra bir kez daha yıkılan Şahin,  “Ben o gün çocukları hazırlayıp okula bırakıp gelmiştim. Eve geldikten hemen sonra kapı çaldı ve karşımda asker ve sağlık ekipleri vardı. Bir anda çok şaşırmıştım ve komutan konuşmaya başlayınca evime ve benim içime çok ağır bir acı ve ateş çoktan düşmüştü. Peygamberimizin de dediği gibi eşin ölümü küçük kıyamete benzermiş sözüyle ben de o gün küçük kıyametimi yaşadım.  Hasret, endişe ve dua ile yolcu ettiğim eşimin şehadet haberi gelmişti ve ben bundan sonrasında ne yapacaktım, ne diyecektim bilmiyordum. O an çaresizlik içerisinde sadece şimdi ne olacak dediğimi hatırlıyorum. Babamı çok özledim ne zaman gelecek diyen çocuklarıma, ne diyecektim artık hiç bilmiyordum. Ben bu çaresizlik içerisinde ne yapacağımı bilmezken, bir yandan da son görev için hazırlık yapılıyordu. Çocukları okuldan aldıktan sonra birlikte Mardin’e, oradan da Edirne’ye baba ocağına gittik. Her yer uğruna canımızı feda ettiğimiz Al Bayrak’la donatılmıştı. Babasını o bayrak içerisinde gören oğlum gidip başka bir bayrağı çekiştirdi, acıyla ve ağlayarak ben babamı çok özlemiştim beni de bu bayrağa sarıp babamın yanına yatırın demişti. İlk defa onları susturamamış, acılarını dindirememiş ve sadece sarılmaktan başka cevap bulamamıştım. O günden sonra anladım ki ben hiçbir zaman o acıyı dindiremeyecektim. Artık bizim için yapacak bir şey kalmamıştı, hiç bitmeyecek bir acıyla çocuklarım baba diyebilmeyi cennete bırakıp, Allah’ın vadettiği kavuşmayı beklemek üzere emaneti sahibine teslim edip gelmiştik.”

Eşimin şehit olmasının ardından benim ve çocuklarım için hayata devam etmek imkânsız gibiydi. Şehit eşi ve şehit ailesi arasında bir fark vardı. Çünkü şehit eşi gençliğini, umutlarını ve hayallerini bir kenara bırakıp kaç çocuğu varsa, o çocuk sayısı kadar aynı acıyı tekrar tekrar yaşayacaktı. Herkes evinde ailesiyle, çocuğuyla beraber gülüp eğlenirken ben çocuklarıma ahireti, cenneti, ölümü ve şehitliği anlatarak büyüttüm. Anlatırken hem onlara sarıldım, hem de onlarla ağlayarak onları büyüttüm. Çünkü artık bizim için dünyalık masallar bitmişti. Hayallerimiz, umutlarımız, içimizde kalan ve dışarıya söyleyemediklerimiz, özlemlerimiz ve kavuşmalarımızın hepsi ahirete kalmıştı. Evlatlarım ne kadar teselli oldular bilmiyorum ama biz birlikte bu şekilde sekiz seneyi bitirdik. Kaç yıl daha biter bilmiyorum fakat benim de bin canım olsa bin canımı da vatan içi veririm. Can vermek kolay, ama cananını vermek çok ağır ve zormuş. Allah kimseye evlat ve eş acısı yaşatmasın. En önemlisi de bizi vatansız bırakmasın. Burada sözlerime son verirken, büyük bir acı ve bir o kadar büyük bir gururla taşıdığım şehit eşi vasfımla “ Vatan Sağ Olsun” diyorum. Allah’tan şehitlerimize rahmet, yaşayan gazilerimize de sağlıklı ömürler diliyorum.

DEMOKRAT GAZETESİ